BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

24 Mart 2009 Salı

KENDİME MEKTUP




Kendime söylediğim yalanların bitiği gün bu gün galiba. Uzun zamandır oynadığım rol burada bitti. Senaryonun da bittiğini hissediyorum. Yaşamın ikinci yarısı başladı artık. Büyük bir değişimin eşiğinde buldum kendimi bu sabah. Değişmekte olan yaşam bana öyle bir zorunluluk yükleyip gitmiş ki sormadan, itirazlarımın havada asılı kaldığı bir odada durmuş ne yapacağımı düşünüyorum şimdi. Her noktam acıyor sanki, saçlarımın diplerinden kan akıyor bu gün. İçim yine kapkara oldu, bir şeyler düğümlendi boğazımda. Derin bir nefes alıyorum, ciğerlerimi doldurarak. İçimde sızlayan yerin, artık acımaması için bir kez daha dua ediyorum. Umut penceremin açık olduğunu biliyorum ama benim umuda uzanan kollarımın kısaldığını görüyorum sanki. Artık hayal ve gerçeğin iç içe girdiği bir gece çöktü yine üzerime. Kaçmak istiyorum her şeyden.



Denize bakarak bağıra bağıra ağlamak istiyorum. İsyan etmek geliyor bu gün yine içimden. Sabır çizgisinin diğer tarafına geçtiğimi saklamak istemiyorum artık.Yaşam çizgisinin tam üzerinde duruyorum. Birden bir ses duyuyorum ‘Anne……’ işte bu her şeyin son bulmasını ağlıyor. Tam her şeyden vazgeçtiğim vakitte tekrar tutunuyorum. Yeni bir pencereye gidiyoruz hep birlikte. Yaşama bakıyorum tekrar, başka bir göz görüyor sanki her şeyi ve her yeri. Renklerin izlerini görüyorum üzerimde. Biraz önce küstüğüm yaşama küçücük bir elle tutunuyorum. Üzerime kapkara çöken bu yorgunluğu bir kenara fırlatıp, merdivene tırmanmaya başlıyorum. Sanki bulutlara çıkıyor bu merdiven. Mektubun içinde bir masal, masalın içinde bulutlara uzanan bir merdiven. Ben merdivene tırmandıkça geride toparlanan bir kalabalık. İnsan mı söz mü belli değil gördüğüm siyahlıkların. Aslında ikisi de aynı değil mi?




Bu gelgitlerin biteceği bir manzara görüyorum merdivenin sonunda. Mavi, her yer mavi. Tek bir leke yok resmin üzerinde. Her şey öyle muntazam ki, gözümün alabildiğine seyrediyorum gökyüzünden her noktayı. Deniz, bulutların arasından göz kırpan güneş, kuşların cıvıltılarının başka notaları seslendirdiği bir ülke burası. Bir masal diyarı sanki. Ben güzel prenses, her masalda bir şato ya da kula vardır ya, ben bulutlarda bekliyorum gece yarısının olmasını. Saatin sesiyle her şey değişecek, ben yine eski ben olacağım. Ardından yine o ses, ‘Anne….’ İşte bu ses, bana hayattan gelmiş en güzel mektubun ilk sözü. Her kelimesinde başka bir renk gördüğüm, her bakışımda ayrı bir masalı okuduğum, başucumda tutmaktan hiç bıkmadığım bir kitap sanki. Uykusuz kaldığımda elime aldığım, içime sığmadığımda sıkıca sarılıp aktığım. Hayatın ve kendimin kendime yazdığı ilk ve son mektup. Kanayan yerlerime bastığım, düştükçe tutunarak kalktığım. Her duyduğumda umutla sarmalandığım, karalara inat her yeri maviye boyadığım….




Mavisihir

0 yorum: