BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

13 Mart 2009 Cuma

YANAR DÖNER BALKABAKLARI





Cadılar bayramını kutlar gibi oldu artık yaşamlarımız. Her gün ayrı bir balkabağı süsleyip koyuyoruz kapılarımızın önüne. Hatta yüzlerimize de onlardan takıyoruz, çirkin ruhlarımız görünmesin diye. Kimin kabağı kiminkinden büyük, kimin ki daha gösterişli, kimin ki daha çok süslenmiş? Kapıya zilleri de astık mı alın size bir cadı evi. Kabaklara mı acısak, yoksa insanlara mı bilmiyorum. Kabak olmak aslında tercihim olurdu, neden mi? İnsanlar gibi iftiracı ve çıkarcı olmak istemediğimden. Cadılık aslında var biliyor musunuz? Bu büyü işleri masal olabilir ama cadılık insanın yüreğinde var. Ben öyle bir cadı tanıyorum ki, o pis tırnaklarıyla insanı çizmeye çalışıyor adeta. Kendi ayıplarını, eksiklerini ve belki de sahip olamadıklarını örtmek adına etrafına saldıran bir cadı. Kıskanç ve iftiracı.



Bu cadıyı bir balkabağı olarak hayal ettim. Kocaman gözleri ve ağzı, kafasının tam içine yerleştirilmiş bir fener. Haline gülsek mi, ağlasak mı? Kendi kıskançlık ve çıkarlarının ihtiraslarında yeterince yanmıyormuş gibi bir de kafasının içinde bir fener. Bu zavallı balkabağı kafalı cadının hali ne böyle? ‘Acaba o fener orada yanarken karanlıkta kalmış kör yanına ışığı gösterebilir mi acaba?’ diye düşünmeden edemiyorum yine de. Ben insanım ya da kapı önüne konmuş bir bayram kabağı. Kötü cadının oyunlarını ve her gün kazanın başında sinsice yaptığı büyüleri izleyen,sessizce ağlayan bir balkabağıyım belki de. Ben sarı renkteyim, güneş gibi. Güneşin yeryüzünü aydınlatışı gibi kendi yüreğimi karanlıklardan korumaya çalışıyorum aslında.



Yanardönerlikten ve yalancılıktan bahsedelim biraz da. Biliyor musunuz, ben en çok yalancılardan ve kendilerini aklamak için başkalarına iftira atanlardan korkarım. Eski binalarda hep böcekler çıkar bilirsiniz. Sürekli ilaçlarsınız her yeri, ertesi gün yine gelir. İşte bu insanlar da tıpkı böyle. Tam atlattığınızı ve ondan kurtulduğunuzu düşünürken mantar gibi başka bir yerden çıkıverir karşınıza. Anlamaz, dinlemez, zaten sizinle aynı gözden hiç göremez. Karşısındaki insana saygı duymak gibi bir alışkanlığı da yoktur aslında bu tip insanların. Balkabağı dedik, cadı dedik, böcek dedik, en son insanlara geldik. Diyorsunuz ki artık ana fikri söyle. Söylüyorum işte…



Yanardöner balkabakları, benim nefret, kin, kıskançlık ve çıkarlarla dolmuş insanlara verdiğim isim aslında. Hiç anlamadığım bir şey, iftira atarken bu insanlar hiç düşünmezler mi acaba? Kırılır mı, incinir mi diye? En çok acıtan da ne biliyor musunuz? Dost dediğinizden bunları duymak…. Yazık, hem de çok. Yanardönerlik bir gün öyle, bir gün böyle olmak, ne istediğini ve beklediğini bilmeden, hedefsiz yaşamak aslında. İnsanım ben diye övünürken, aslında insan olmamak demek. Acıyorum bu balkabaklarına. İşte böyle, ben yine çok kırgınım ama eskisinden daha güçlüyüm. Neden mi? Ben kötü gündeyim,bu kabaklar benden de kötüler aslında. Yalnızlık çukurunun dibini aydınlatmaya yetmez fenerleri, farkında değiller.


Mavisihir

0 yorum: