BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

12 Ağustos 2009 Çarşamba

HOŞÇA KAL, EN MORUNDAN...

Zamanla, takılı kaldığımız noktalardan uzaklaşır gibi hissederiz kendimizi. Belleğimize kazıdığımız mor anıları yavaşça sileriz. Morun tedirginliği, çıkmazlarını, kaos dolu tonlarını hayatımıza, duvarlarımıza, hatta yüzümüze ve yüreğimize öyle bir doldururuz ki; hayatın keyfine varamamanın yoksunluğunu yaşamaktan, günden bihaber otururuz mor odalarda. Birer hücre olur etrafımızda mor yaşamlar. Bazen parmaklıklara tutunarak, dışarıyı ve renkleri izlemek, bazen de sessizce koridorlarımıza bakınıp, büyük kapıdan girecek birini beklemek alır her yanımızı. Alır, götürür bilinmezliğe ve geri getirir hücrelerimize. Kendimize bahşettiğimizi sandığımız, aslında yaşamakla olan hesaplarımızın bize ceza olarak bıraktığı mor bir yalnızlık…



Evimiz, anavatanımız, belki de ailemiz olur mor yalnızlıklar. Kapıyı bir el çalar, bir yürek konar pencereye, bir posta güvercini gönlümüze mektuplar bırakır mavi-beyaz. Asildir, sadedir, bendir ya da sendir halbuki hayat. Sen de benden farklı hissetmezsin aslında gönül, bilirim. Aynı ruha aç, aynı hayata susamış, aynı sevdaya hasret. Açbilaç, ölüme küçük bir aralık kala, yoldan dönmek ister insan. Bulduğu kapıdan girmek, bir yüreğe yerleşmek, dinginliğe demir atmak ister yaşam. Yaşam benim, yaşam sensin. Belki de yaşam sadece biziz, en başından beri. Belki iyi, belki kötü. İçimizden bir çırpıda çekip çıkaracağımız ruhun ne olduğunu biliriz, en saklı anlarımıza işleriz tüm desenlerini. Aşka aç, aşka doymuş tezatlıkların birlikte barındığı yürekleri taşırız.



Mor yalnızlıklar, gece daha bir yorar ruhları. Özlemlerin dizi dizi olduğu, bir kolye süsler boş boyunları. Olmayan bir el dokunur yalnız omuzlara, kendiyle yüzleşir mor yalnızlıklara mahkum ruhlar. Bir gün gelir, kesişir yollar. Tanıdık gelir izler, aşinadır kulağına duyduğu sesin yalnız tınısı. Aynı pencere, aynı koridor, aynı masal kitabı başucunda. Okuyup gece aynı rüyaları gördüğüne şaşırırsın. Hemen yanı başımda mor yalnızlık ve omzumda bana dokunan o boş el. Silkelensem, sen korkacaksın. Silkelenmesem, ben yok olacağım.



Mordan beyaza, mordan maviye birer yol çizdim kumsala. Rüzgar sen oldu, esti. Deniz ben oldu, dalgalar büyüdükçe büyüdü. Güneş oldu tüm mor tonlarım, ufukta yavaşça kayboldu. Kumsalda iki renk kaldı, maviyle beyaz. İki beden, iki ruh… Yollar kesişti, sen esince. Ben dokununca birbirine karıştı. Mor bir veda kaldı güneşten geriye, mor yalnızlıklara. Onları da sessizce uğurladım, maziye. Mor yalnızlıklar, sandığın bir kenarına sıkışan mor anılar oldu. Hoşça kal, en morundan…




Mavisihir

0 yorum: