BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

16 Aralık 2009 Çarşamba

CEPLERİMDEN SANA ARTA KALANLAR

İnsanın gidebileceği en son nokta nedir? Hiç düşündün mü bunu? Sabır, sevgi, merhamet ve aşk, daha saymadığım pek çok şey için en son nokta. Benim bu günlerde tüm algımla yöneldiğim şey, sabır. Hayata, kızgınlıklara, kırgınlıklara, sevgiye,aşka ve yalnızlaşmaya karşı sabır. Biteceğine yakın dellenecek bir yürek benimkisi. Sağı solu ayırmadan, baltaları salayacak bir yürek. Önüne gelen her şeyi bir çırpıda biçecek bir yürek. Kocaman ve keskin bir kılıç sanki ellerim ve şu an elimde olan kalem. Herşeyi devam ettirecek veya bir göz kırpımı zamanda, kesip atıverecek. Hiç durmadan derin derin nefes almaktayım şimdi. İçimi yakan pek çok şeyi, bir kenara yığıp bekletmekteyim. Bir taraftan da sormaktayım kendime.

“Ben neredeyim?”

Oradayım ya da burada. Aslında herkesin bildiği gibi paramparçayım. Herkesin bildiği ama senin görmediğin bir şey bu. Gözlerini kendinden çevirip, bana bir baksan diyorum. Kısacık olan bu hayatın bir yerlerinde, bir köşede sadece bana ait olacak yaşanmışlıkların olsa diyorum. Sadece, diyorum…Haykıramıyorum, seni elinden tutup çekemiyorum. Belki de çekebilecek gücüm varken, senin ellerini ceplerinden çıkacaklara vermen yüzünden. Neyse…

Madem hayatı ceplerimizde yaşamaya devam edeceğiz, ben de kendime çeviriyorum yüzümü. Yalnızken, cam bir fanusa benzettiğim hayatımın ceplerine bakıyorum şimdi. Ellerimde geçmiş, anılar ve geleceğe uzanan rengarenk ipler var. Hangisini tutup çekeceğimi düşünüyorum. Kaleme ve bana rengini veren maviye takılıyor gözlerim. Ya gökyüzü ya da beyaz köpüklü dalgalarla oyalanmış deniz çıkacak sonunda. “Hangisi olsa, razıyım” diyorum. Razıyım ya, neden şaşırdın? Bunca zaman sana razı olmadım mı ben? Şimdi de geldiğim yere, maviye razıyım işte. Ne çıkar bundan? Aslında öyle çok şey çıkar ki… Bakmak ve görmek farkıyla mavi ipin ucundakileri yaşamak, en başta.

Cebimden çıkanlara bir daha bakıyorum. Özlem, bekleyişler, sabır, sabır, sabır… Kızıyorum kendime. “ Beklediğin kadar, bekleniyor musun?” diye soruyor omuzumdan mavi kuş. Cevabı bilmiyorum, mahçup bakışlarımı indiriyorum yere. Yine sınavı geçemedim görüyor musun? Ceplerime ne kadar boş şeyler doldurmuşum.Hepsini boşaltmaya başlıyorum. Ben elimdekileri atarken bir sepete, bir el yeniden dolduruyor ceplerimi. O el benim elim değil. Ağırlık arttıkça, yeniden kızıyorum kendime.” Haydi artık, kurtul şunlardan. Kendini sevmeyi bırakıyorsun.” Diyorum…

Kendimi nasıl seviyordum ben? Her yandan ateş altındayken, gülümseyecek kadar seviyordum. Seni nasıl seviyordum? Ruhumu avuçlarında bırakıp, senin etrafında pervane olacak kadar seviyordum. Ya şimdi? Şimdi, ruhum isyanlara çıktı biliyor musun? Avuçlarına bıraktığım ruhumu bir kenarda unuttun ve kırıldı. Sensiz, yalnız, ruhsuz bıraktın sana emanet ettiklerimi. Ellerini tamamen çek bari de, gideyim. Gideyim, geri dönmeleri askıya alarak gideyim. Gitmelerin unuttuğum tadını hatırlasın yüreğim. Gitmelerin soğukluğunu hissetsin bedenim. Ne kadar kısa sürdü değil mi? Oysa ben, gelmelerin tadına henüz varmamışken son dönmeçten geçtim. Olmamalıydı…

Ceplerimden çıkanları değil de, seni bırakıp gitmekti yaptığım aslında. Seni, seni bulduğum yerde bırakıp geri dönmekti. Yola bildiğim gibi devam etmekti. Ceplerimi yeni bir hayatla doldurmaktı. Bu kez, kendimi hayatın ceplerine koyacağıma, hayatı benim ceplerime sığdırmaktı. En zor veda… Gidebilirsem eğer, ceplerindekileri yeniden koy yerine. Gözlerini de beraberinde sakla ceplerine. Görmesinler beni, kulakların şarkılarımı duymasın. Bir duvar olsun dünya. Ben tarafı mavi, sen tarafı da ceplerimden sana arta kalanlar…

Mavisihir

Ceplerimi boşalttım bu gün sesini duyduğumda…

0 yorum: