BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

13 Aralık 2010 Pazartesi

AŞKA DAİR ŞİZOFRENİK SÖYLEMLER-5




Ne zordur bir aşkı ruha kabul ettirebilmek. Oysa bilseydi aşkın onun şizofren hali olduğunu, sıkıca sarıp sarmalardı belki…


Sararmış sayfaların arasında kalmış dostlarınızı alırsınız karşınıza zaman zaman ve derin bir sohbetin tam ortasına dalıverirsiniz. Buhranlarınızı, sırlarınızı, bazen de aşklarınızı anlatırsınız. Bir kadının boynunda hayat bulan inci dizileri gibi özenle hazırlarsınız yaşanmışlıklarınızı. Anlatırsınız, susarsınız. Sessizce dinler dost…


Haykırışlarınızın tümünün tek bir nedeni olduğunu, kendiniz bile bilmezken; dost, gözlerinizden okur. Pişmanlıklarınız, zaferleriniz, gidenleriniz ve sizin gidiş hikâyeleriniz dile gelir sessizce. Özlemin ve aşkın kokusunun her yeri sardığı bir odada, hapsolursunuz.


Ayrılık rüzgârının gelip de, sizin yüreğinizdeki çanları çalmaya başladığı günlere gidersiniz yavaşça ve yeniden kanamaya başlar bir yanınız. Kiminin yüreği, kiminin gözleri ağlar gidişlerde. Kiminin de sesi kısılır, ebedi bir duymazlığa doğurur günleri yaşanmışlıkları.


“Gitmeseydin keşke. En kötü halinle özledim seni…”


Cümlelerinize bıçağı saplar ve konuşursunuz son iki cümlenizle. O’suz yaşayamadığınızı duyar yalnızlığınız. Hâlbuki hep saklıdır bu haliniz. Kendi krizlerinizi bile yok saydığınız bir aşkın, hastalıksız olduğunu iddia ettiğinizi duyar gibiyim.


Dürüst olun!


Siz aşkın hangi hastalıklı halindesiniz? Hangi ağaca kazıdınız baş harfini? Hangi sokakta, hangi köşe başında “O” öptü diye, dudaklarınıza dokundunuz bir kez daha? Ve ilk ağlayışınızı hangi yastıkla paylaştınız?



Sakın, O’nun yastığı olmasın?

Mavisihir

0 yorum: