BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

30 Ocak 2011 Pazar

İNSANIN EN ZOR TAŞIDIĞI CAN KIRIĞI YA GÜYA...

Acımıyor artık yaralarım, biliyor musunuz? Alıştığımdan mı ne, gülüp geçiyorum canım kırıldığında. İnsanın en zor taşıdığı can kırığı ya güya…


Hiçbir şey zor değil, değilmiş. Ben öğrendim bunu, sizler de öğreneceksiniz. Her gün başka bir dersten sınava tutuyor bizi yaşam. Binaların, insanların, çöplerin, kirli ruhların, aydınlık yüzlerin,(daha çok sayarım ama unutuyorum)en sonda kendi kendimizin arasına sıkışıp oturuyoruz sınav masalarına. “Yorgunum” demek kâr etmiyor.


Ağlıyoruz, zırlıyoruz hatta hayatı zorlamaya kalkıyoruz, bazen zorluyoruz da. Ta ki, suratımıza tokat yiyene kadar.


Sonra mı ne oluyor?


Çok şeyler oluyor. Sessiz sedasız kopan fırtınalar, nöbetler, intihara giden hayaller, sizi terk eden güven ve şu taşınması zor can kırıklarıyla kalakalıyoruz. Canımız yandıkça ağlıyor, başka bir katile doğru yol alıyoruz.


Doğru olan ne? Doğamıza isyan edip, kendimizi kapatıp bir odaya sessizce ölümün kapıyı çalmasını beklemek mi? Tabi, ölüm geldiğinde kapıyı çalacak kadar insaflı davranırsa…

Bilmiyorum. Hayata bakıp da, her şeyin bir saçmalık silsilesinden öteye gitmediğini görüyorum bazen, tıpkı şu an olduğu gibi. Bazen de, canım her şeyi sevmek istiyor. İçimi alıp havaya savurmak ihtiyacı duyuyorum/duyuyoruz. İnsanım/insanız. Kabına sığmayan ruhlar taşıyoruz, şüphesiz. Aynı zamanda, apansız, kaybolduğunu sanacak kadar küçülen.


Belki de, o kadar körüz ki; azat olmuş ruhlarımızı suçluyoruz hayatla birlikte. Taşınası can kırıklarına…


Mavisihir

0 yorum: