BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

5 Aralık 2011 Pazartesi

İnsan, Kim?

Hiç anlamıyoruz birbirimizi
Ellerimiz koymuyoruz sol yanımıza
Bencillikleri urba niyetine
Geçirip sırtımıza
Dolanıyoruz insan kılığında...

Kırıklarımıza dönüp bakmıyoruz
Vicdanlarımız askıda
Yüreklerimiz tedavülden kalkmış
Merhamet bozuk para niyetine
üç-beş kuruşa pazarda

Söyleyin şimdi;
İnsan, kim?

Funda Kocaevli

22 Kasım 2011 Salı

Yeniçarşım.com ile Evden Çıkmadan Çarşıya Çıkıyoruz!

Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video:

Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.

www.yenicarsim.com'da 24 farklı kategoride onbinlerce ürün bulunuyor. Giyimden aksesuara, elektronikten beyaz eşyaya kadar aradığınız her şey Yeniçarşım.com’da.

Ayrıca, www.facebook.com/yenicarsim ve www.twitter.com/yenicarsim adreslerinden ise Yeniçarşım’ı takip edebilir, kampanya ve fırsatlardan haberdar olabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.





21 Eylül 2011 Çarşamba

Aşka Dair Şizofrenik Söylemler-9



Kimliksiz aşklarımı topluyorum şehrin sokaklarından. Bir uzvu eksik kalmış sevgililerimi katlediyorum gözlerimle. Aslında herkes bir değil, birkaç aşkın katilidir. Toprağa gömdüğümüz, bir defter arasında sararmaya bıraktığımız, bazen de kalbimizin en ücra zindanlarına kilitlediğimiz aşklarımızın...

Tam “sevdaya düştüm, saracak her yanımı” derken; delicesine hallüsinasyonlara ramak kala anlar yaşatacak kuşku düşer gönle. Ömrün geçen ve geçmek için sırada bekleyen her gününe eziyet edecek olan şüphe. Ne büyük bir zaaftır ki; aşkı yavaş yavaş, tadına vararak öldürür.


“Aşkım nefes almıyor, kurtarın n’olur!”


Feryat figan aman dilediğimiz yüzler eski aşinalıklarını bir rafa kaldırarak her şeyden daha yabancı bakarlar gözlerimize. Gözyaşlarınızın akması sadece sizi acıtır. Acının senaryosuna baş rol oyuncusu olmanın tadını çıkartmak gerekirken, bitmeyeceğine inandığınız bir yas giyiniverirsiniz farkına varmadan.


“Aşkım öldü, ben de ölmeliyim artık!”


Hiç ıskalamaz kuşku. Hedefe kilitlenmeye görsün sadece. Hayatın, aşkın, insanların argo yanını keşfedersiniz âşık olduğunuzda. Bazen bir duvarı/adamı yumruklarınız, bazen en sevdiğiniz vazoyu fırlatır atarsınız öfkenin yerine koyarak. Hala pusuda bekliyor oysa kuşku. Yalanın kokusu, ihanetin sesi kol gezmeye başlar yok olan her şeyin etrafında. Çığlıkların operası için bilet satışları başlamış ve gönül gişenizin kalabalığından kendi sesinizi duyamaz hale gelirsiniz.


Sanıldığı gibi yaşanmıyor Aşk!


Deli saçması bir gecenin eşiğinde dalıverirsiniz kaosun göbeğinden içeri. Cinnet anındaki dehşet dolanır damarlarda ve gözümüzü Aşk bürür haince. Elinize ilk gecen silahla saldırırsınız. Yastığınızdaki gözyaşı iziniz olan sevgili, an azılı katildir o an. Katil olan her sevgilinin de, birer katili vardır; Kuşku!


“İntikam çanları çalınmakta, ruhumun cani yanı kuşandı baltasını!”


Sağlı sollu sallanarak intikam baltalarıyla sokaklar dolaşılır. Köşelerde sinmiş anılar katledilir önce. Belki bir çiçektir, pencerenin dışını süsleyen, belki köşedeki pastanenin cam kenarındaki masasıdır. Bazen sahildeki, salaş balıkçının getirdiği bir duble rakı, hatta sakalındaki aklarıyla gülümseyen balıkçı ihtiyar. Aşk’tan geriye kalan her şey…


Temizlenir hafıza, temizlenir giden sevgilinin lekeleri yürekten. “Yaşıyorum yeniden…”


Çok uzun sürmez, yeniden dirilir Aşk, yan sokakta bir köşe başını mesken tutmuştur bile kendine. Gözleri ne renk olsun bu kez? Fark etmez değil mi?


Yeniden başa alayım mı plağı?


Dönenceye hoş geldiniz… Aşk İş başında!

Mavisihir

25 Ağustos 2011 Perşembe

Her şey Vatan İçin!

Anadolum
Kanla sulandı
Benim,
Mehmet'imin
Yüreği yanan analarımın
Bağrına saplanmış hançerle
Savaşa giden babalarımın
Hesap günü yakın
Gafil can havlinde
Gözü yaşlı anam
Eline almış baltayı
Kelle peşinde
Karnında bebesiyle
Gençecik kadınım
Sırtına mermi sarmış
Sanki yükü buluttan
Tarihimin doğduğu dağlar
Alev alev yanmakta
Türkün Türk olduğu
Günler saklı toprakta
Semaya bir çığlık
Yükseliyor
Her şey Vatan İçin!
Bayrağım arşa çekildi
Gökyüzü kıpkırmızı
Marşım dalgalanıyor
Bayrağımla birlikte

Haydi Milletim bir daha

HER ŞEY VATAN İÇİN!


Funda Kocaevli

İki Ayrı Dağ




İki ayrı dağ,

Mavi bir umman

Aralarında.

Bir adam,

Bir kadın,

Sözleri ıssız,

Çığlıklar sessiz,

Elleri ateş kırmızısı.

Eteklerinde,

Danseden gelincikler.

Oynayan çocukların

Yerinde duran kayalar,

Gülümser gibi bakıyorlar.

İki ayrı dağ,

Aralarında masmavi bir umman.

Bulutlardan

Seçilmiyor gözleri.

Bir kavuşsalar,

Bilirim ki;

Ağlayacaklar...

Funda Kocaevli

16 Ağustos 2011 Salı

EN SEVGİLİ!

En Sevgili!


Haydi kapatalım gözlerimizi
Notalar değsin kirpiklerimize
Kulaklarımızdan silinmesin o şarkı
Ellerimiz kopmasın saatlerce
Ruhlar seyretsin alemi
Ve biz
Birlikte çıksak arşa
Assak aşkı bulutlara
Yağmur olsak
Yağsak
En sonunda
Kocaman bir çığlıkla haykırsam
Seni sevdiğimi
Aç yüreğini
Gözlerinin yerine en sevgili!

Funda Kocaevli


Serkan Ekim'in katkısıyla

29 Haziran 2011 Çarşamba

ÖLENE KADAR




Suskunluklarımın ardından gelecek çığlıklarıma hazırlık yapıyorum bu gece. Her sayfasını çevirişimde defterin, öfkeyle aşk karışıyor biraz daha yüreğimde. Ruhuma takılan kelepçelerin izleri kanıyor. Sarsam olmuyor, sarmasam ölüyorum. Damla damla yere akan kanımda yüzün çiziliyor toprağa. Karanlığa son kez imzanı atıyorum.

Kayıp zamanlarımı aramaya çıkıyorum gecenin zifirinde. Elimde katran karası bir mendil, gecenin içinde parlayan yıldızları siliyorum. Karanlığı anlatmamı istediklerinde, sadece susuyorum. Sessizliğimde pek çok cümlenin gezindiğini görmelerini bekliyorum belki. Boşa çektiğim küreklerin, hayali bir denizi dövüşüne benziyor bu bekleyişler. Her biri diğerini kovalarken, ruhum yorgunluğunu atabilmek için ayrı bir savaş veriyor sana karşı.

Daha önce yazılmış satırları hatırlıyorum sık sık. Tutuklu kaldığım iki dizeyi yuvarlıyorum sessizce. Dudaklarımın seni her söyleyişinde, ağzına biber sürülmüş bir çocuğun acısını, yüreğim duymaya başlıyor.

“Dersin;
Ben seni varlığında sevdim sevgili
Gidişin,
Yerini ölümle değiştirdi...”

Kayıp bir ezgiyi arıyor aslında yüreğim. Notalarına asılı kalan kelimelerimi toplamak için tüm çabam. Son olan her güne inat yeniden başlamaları yakıştırıyorum adımını bastığın her taşa. “Yeniden” diyorum, “yeniden sen…”

Yazdıklarımı silip, bazen de sildiklerimi yeniden yazıyorum hayata. Derin bekleyişlerin ardından, gelecek misafire ne sunacağımı düşünüyorum. Yaşam, her gün doğumunda yeni bir misafir verir ya hani insana… Güneş, batana kadar kalır, ay sabah ışıyana kadar, sevgili ise…

“Ölüme kadar”

Diyebilmek gerek/gerekirdi. Biten her aşk için, bunu diyebilmek isterdi kalem. Dudaklar söylemek isterdi. Gözler de, ışımak…

Işıksız kaldım

Bazen de soluksuz

Fersiz gözlere

Soluksuz bedene

Terk ettin

Bedelsin

Betersin

“Git!”

Kal orada, cümlelerimi sürmeyeceğim üzerine. Susuyorum yeniden, konuştuklarımdan daha çok şeyi bağırabilmek için… Susuyorum, seni üzerimden daha büyük gürültülerle kazıyabilmek için. Susuyorum, acımı acıtana kadar deşmek için…

“Git!”

Nefretimi yüklen giderken. Aşkımı bana geri bırak, zaten emanet olan…

Funda Kocaevli

16 Haziran 2011 Perşembe

KATRE KATRE





KATRE KATRE

Hani, inceden akar kanın

Hani, her geçen an

Ölürsün katre katre



Gözlerin kapanır yavaşça

Bilmezsin hayat uçuyor avuçlarından

Burnunda hep o koku

İlk günkü gibi...



Ölüm,

Onun sıcaklığına soyunur o zaman

Seversin

O’nu da ölüm gibi



Dersin;

Ben seni varlığında sevdim sevgili

Gidişin,

Yerini ölümle değiştirdi...



Mavisihir

4 Haziran 2011 Cumartesi

CÜMLE ALÊM




Ey çatık kaşlı sevgili!

Bakma öyle

Suskun

Kavgalı

Gözlerle


Bilmezsin sanki

Her bakışında

Biraz daha eridiğimi


Bilmezsin sanki

Seni sevdiğimi

Canımdan can

Artırdığımı

Gülüşlerinde



Gökyüzünde

Bulutlardan

Adını okuyup

Ege’ye

Elimle yazarcasına


Yüreğimi yırtıp

İçine koyuyorum seni

Her atışında

Seni haykırıyorum

Göklere


Gittiğin gün

Ya da

Gittiğim gün

Alevlere sarılıp

Dalacağım uykuya


Bir çift buluta

Yazacağım yüreğimden

Akanları

Suskun akan

Bir dereye

Anlatacağım seni


Cümle âlem

Bilsin

Senin yokluğunda

Öleceğimi


Mavisihir