BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

10 Ağustos 2012 Cuma

Aşka Dair Şizofrenik Söylemler-10


     Çoğu zaman susarız, sevgiliye söylenmesi gereken her şeyi saklarız cebimizde. Çünkü kıskanmışızdır. Öyle kavurur ki içimizi kıskançlık, öyle merak ederiz ki bilmediğimiz şeyin ne olduğunu. Hâlbuki ortada ne fol vardır, ne de yumurta…

    Bize öğretilen” sevenin kıskandığıdır”. Tamam, güzel! Kıskanalım, hatta bizi de kıskansınlar. Yalnız boğmayalım, nefes alacak bir pencere bırakalım. Kıskandık diye, tutup sevgiliyi oyuncak yapmayalım. Kapatmayalım karanlık bir kutunun içine. Bırakalım, güneşi bizimle görsün. Hatta tutup elinden, çekiştirerek çıkaralım çatıya gün doğumlarını karşılamak için…

    Hatıra defterimize karaladığımız pek çok ihanet vardır satır aralarında. Bize göre, boşuna değildir kıskanmak. Güvenmek için yanıp tutuşan aklımıza, kapı aralığından verdiğimiz nasihatleri saklarız herkesten. Saklarız evet. “Güven” deyip atıp tutmak âdetimizdir halk arasında.

     Ne güzel dedik;   “Güven”
     Bizde bolca olan bir şey var bir de;   “Özgüven”
    
       Kendimize olan güvenimize tutunup, sevgililerimize güvenmeye çabalıyoruz. Aslında çabalamak da değil bu yaptığımız, resmen tırmalamak!

     Aşka tırnaklarımızı geçirip, onu avucumuzun içine aldığımızı sanarak kasıla kasıla ahkâm kesiyoruz boş odalarda. Kalabalıklaşan maziye, elimizin tersiyle şöyle dokunup geri çekiyoruz kendimizi.  Dürüst olmak lazım. Bu güne kadar erkekler için söylenen her şeyi, sadece onlara mal etmek haksızlık olacak bana göre. Zamane insanlarını düşününce, kadın- erkek ayırmadan herkesin alacak verecek derdinde olduğunu, kör ninem bile gördü.

     Biliyorum, şimdi herkes ellerine bakıyor. Boşlar değil mi? Ne aldıklarınızın izi var, ne de verdiklerinizin. Kaç kişiye, sadece “O” olduğu için sarıldınız ve soymadan, o gecenin sabahını aklınızdan geçirmeden?

      Kızmıyorum biliyor musunuz? İnsan işte!


     Kimse tek bir aşk için doğmuyor bu evrende.  Binlercesi içinden payımıza düşeni alıp, bir süreliğine onun ellerine bırakıyoruz kendimizi. Bazılarımız yüreklerini, bazılarımız ruhlarını, bazılarımız da aldanıp tenlerini yakıyorlar adı sanı belli olmayan yangınlarda…

       Arındıralım aşkı, geçmişin lekeli ihanetlerinden. Zaman, bize tekrarları yaşatmaya kalksa da, gelmeyelim oyuna. Yeni aşk, gelince kapıya diğer kapıları sıkıca kapatalım. Karanlığın isi sinmesin gelecek anlara.

      Biliyor musunuz? Bazen hiçbirimizin aşkı bilmediğini düşünüyorum. Tarif etmeye kalksak, binlerce aşk tarifi çıkacak. “Her usta başka türlü yapar ve başka sunar aşkı.”

     Başından beri, aşkın hastalıklı bir ruh hali olduğunu söyledim.  Her aşkın farklı sanrılarla ortaya çıkabileceğini yazdım. Gerçeklikten uzak olanından tutun, kuşkucu, hayalperest âşıklardan bahsettim. “Herkes, aslında kendi içindeki aşkı yaşar” da dedim sizlere.

      Zaman zaman, gelişinden sonra tek hükümdarın aşk olduğunu da söyledim. Sanıyorum, en akla yatkın olanı bu, onca sanrılı âşık hallerinden sonra…

   Aşk, aşk ve yine aşk!
   Onca aşkın içinden elbet biri vardır sizin dizlerinizi titreten ve hiç akıl edemeyeceğiniz yerlerde gezdiren.  Dönüp dolaşıp hep onda kalakaldığınız bir aşk hep vardır. Tektir, yektir ve vazgeçilmeyendir…

     İnsan bir kere âşık olmaz elbet ama bir tanesi var ki…

     Şimdi kaldırın kadehlerinizi!



Funda Kocaevli


0 yorum: