Sessizliklerin, bozulma zamanı gelip de geçmişti bile. Düşüdündükçe hırslanıyordum. Hayatın geride bıraktığım yarısına baktığımda, anlamlı ya da anlamsız bir çok kalabalık anı olduğunu görüyordum. Şehrin ışıklarının bile sakladığı anIlar vardı, belki de bu yüzden gidemiyordum buradan. İçimde, hem şehire hem de anılara duyduğum çocukça bir öfke vardı. Kendi hatalarıma bir mazeret bulmam gerekiyordu. Hiç öyle bakmayın, siz de aynı şeyi yapıyorsunuz. Siz de kendinizden kaçıyorsunuz. Neyse ki, bir gün hepsi son buluyor. Öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, bambaşka bir hayata geçiş yapıyorsunuz adeta. Herşeye yeniden başlamak, belki de budur…
Şu günlerde bayram, herkesi sevinçli olması gerekiyor. Değiller, bu kocaman bir yalan. Herkes düşünüyor, herkes sorguluyor, herkes yarının endişesini yaşıyor. Çocukların bile yüzleri asık artık. Bayram nedir, nasıl yaşanır? Unutuyoruz, unutmaya yüz tutuyoruz. Bayram sabahı kalkıp, heyecanla bayramlıklarını giyen, yeni ayakkabılarını seyretmekten bütün geceyi uyanIk geçiren çocuklar yok. Şöyle dönüp de,anılarıma baktığımda kendimi şanslı buluyorum. Belki sizler de bu şansı yakalamışsınızdır. Bayram heyecanını yaşadım. Yeni elbiselerimi giymek, bayramlaşmak ne büyük bir şeydi? Hatta, bayram günlerinin mucizelere gebe olduğunu düşünürdüm hep.
Ya gökyüzünden renkli şekerler yağarsa, ya birden bire dileklerimden birisi gerçek olursa, ya birden büyürsem, ya tüm sevdiklerim yanımda olursa… Mucize demek, bunlar demekti benim için o zamanlar. Şimdi oğluma soruyorum. Yeni bir okul çantası, onun mucizesi. Nesil ve zaman değiştikçe metalaşan hayallerimizi izliyorum oğlumun küçük gözlerinde.”Keşke, en azından benim çocukluğum gibi bir çocukluk yaşayabilseydin” diyorum. Küçücük bir sopa bile benim için önemliyken, şimdi çocukları doyuramıyoruz. Bayramların da belki bu yüzden anlamları yok artık.
Herşeyin değiştiğinden dem vurdum ama artık benim içinde özelliği kalmadı bu günlerin. Çocukken olmasını beklediğim mucizelerin, olmayacağını öğrendim. Değiştim, değiştik, büyüdük ve yüreklerimize katran sürüp oturduk koltuklarımıza. Anıları, nostalji adını verdiğimiz filmler gibi izledik. Savaşların, kavgaların değerlerini artırdık, göz yaşlarını yad ettik, bayramları da kenara ittik. Nasıl olsa daha çok bayram vardı. Vardı ya da biz öyle sandık. Bayramlar son trene binip başka ülkelere gittiler, giderken de el salladılar bize. İşte, duyarsızlaşmamıza bir boya daha. Ne renk olsun?
Elimde bir avuç şeker, rengarenk hem de. Küçülmeyi diliyorum bayram perisi. Çocuğuma eski bayramları göstermek istiyorum. Tüm çocukluğumun izini taşıyan ilk mucizemi istiyorum. Eski bayramları geri ver bize…
Mavisihir