BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

28 Kasım 2009 Cumartesi

BAYRAM MUCİZEM



Sessizliklerin, bozulma zamanı gelip de geçmişti bile. Düşüdündükçe hırslanıyordum. Hayatın geride bıraktığım yarısına baktığımda, anlamlı ya da anlamsız bir çok kalabalık anı olduğunu görüyordum. Şehrin ışıklarının bile sakladığı anIlar vardı, belki de bu yüzden gidemiyordum buradan. İçimde, hem şehire hem de anılara duyduğum çocukça bir öfke vardı. Kendi hatalarıma bir mazeret bulmam gerekiyordu. Hiç öyle bakmayın, siz de aynı şeyi yapıyorsunuz. Siz de kendinizden kaçıyorsunuz. Neyse ki, bir gün hepsi son buluyor. Öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, bambaşka bir hayata geçiş yapıyorsunuz adeta. Herşeye yeniden başlamak, belki de budur…


Şu günlerde bayram, herkesi sevinçli olması gerekiyor. Değiller, bu kocaman bir yalan. Herkes düşünüyor, herkes sorguluyor, herkes yarının endişesini yaşıyor. Çocukların bile yüzleri asık artık. Bayram nedir, nasıl yaşanır? Unutuyoruz, unutmaya yüz tutuyoruz. Bayram sabahı kalkıp, heyecanla bayramlıklarını giyen, yeni ayakkabılarını seyretmekten bütün geceyi uyanIk geçiren çocuklar yok. Şöyle dönüp de,anılarıma baktığımda kendimi şanslı buluyorum. Belki sizler de bu şansı yakalamışsınızdır. Bayram heyecanını yaşadım. Yeni elbiselerimi giymek, bayramlaşmak ne büyük bir şeydi? Hatta, bayram günlerinin mucizelere gebe olduğunu düşünürdüm hep.


Ya gökyüzünden renkli şekerler yağarsa, ya birden bire dileklerimden birisi gerçek olursa, ya birden büyürsem, ya tüm sevdiklerim yanımda olursa… Mucize demek, bunlar demekti benim için o zamanlar. Şimdi oğluma soruyorum. Yeni bir okul çantası, onun mucizesi. Nesil ve zaman değiştikçe metalaşan hayallerimizi izliyorum oğlumun küçük gözlerinde.”Keşke, en azından benim çocukluğum gibi bir çocukluk yaşayabilseydin” diyorum. Küçücük bir sopa bile benim için önemliyken, şimdi çocukları doyuramıyoruz. Bayramların da belki bu yüzden anlamları yok artık.


Herşeyin değiştiğinden dem vurdum ama artık benim içinde özelliği kalmadı bu günlerin. Çocukken olmasını beklediğim mucizelerin, olmayacağını öğrendim. Değiştim, değiştik, büyüdük ve yüreklerimize katran sürüp oturduk koltuklarımıza. Anıları, nostalji adını verdiğimiz filmler gibi izledik. Savaşların, kavgaların değerlerini artırdık, göz yaşlarını yad ettik, bayramları da kenara ittik. Nasıl olsa daha çok bayram vardı. Vardı ya da biz öyle sandık. Bayramlar son trene binip başka ülkelere gittiler, giderken de el salladılar bize. İşte, duyarsızlaşmamıza bir boya daha. Ne renk olsun?


Elimde bir avuç şeker, rengarenk hem de. Küçülmeyi diliyorum bayram perisi. Çocuğuma eski bayramları göstermek istiyorum. Tüm çocukluğumun izini taşıyan ilk mucizemi istiyorum. Eski bayramları geri ver bize…


Mavisihir


20 Kasım 2009 Cuma

GÜRÜLTÜ/SUS

Gürültü…
Her yanı saran tek örtü
Pencerelerden sızan
Kapılardan içeri dalan

Kaosun çığlıklarının zamanıymış
Yoldaki adam dedi usulca
Herkes bir kuytuya kaçışmakta
Ellerinde alevler
Dillerinde hesapsız kelimeler

Sus!
Çok ses var kulağımda
Sus da, temiz kalsın sesin
Delirmeye yüz tutmuş heceler
Musallat olmasın sana
Sus! Sakın konuşma

Gürültü…
Yine sen yanıbaşımda
Of! Sesler çınlıyor
Ben savruluyorum

Mavisihir

13 Kasım 2009 Cuma

GECE'YE...



İnsan hep geceleri kalır kendiyle
Hep geceleri sorgular hayatı
Geceleri verir hesapları kendine
Sonra da”ben geceleri yaşamadım” der

Ölüm gelir, ömür hesaplanır
Geceleri çıkarırlar
Yaşamadık sayıldı ya
Geriye kalan ufacık bir tuz yığını
O da gözyaşlarından hatıra

Gündüzlerin artanına, kalanına bakılır
Hatta hem bölünür
Hem de birbiriyle çarpılır
Hesap yine tutmadı veda vakti
Ben gecelerimi de alıyorum

Herkesin tersine ben geceleri yaşadım
Geceleri soludum hayatı
Bahçedeki manolyayı
Güzel bir gecede kokladım
Bir gece vakti baktım ilk defa
Bir gece vakti düştüm aşka

Mavisihir

8 Kasım 2009 Pazar

KELİMELERİN SABIRSIZLANIYOR

Susuyorsun
Bir ayrılık
Bin özlem yüklüymüş
Yitmelerin karası
Hasretin kırmızı
Bir özlem
Bin yangına gebeymiş
Yüreğin nar gibi
Gözlerinde korlar
Ellerinde de veda
Yangının tam ortasında
Nafile bir yağmur
Bulutlar ağladıkça
Harlıyor alevlerin
Can çekişmelerin acılı
Çığlıkların büyüdükçe
Sessizliğin kaplıyor gökyüzünü
Bir şimşek deliyor gözlerini
Ta içine işliyor sevdan yeniden
Susuyorsun
Ellerin boş
Dudakların dolu
Kelimelerin sabırsızlanıyor

Mavisihir

5 Kasım 2009 Perşembe

KIŞ MASALI







Küstüm. Sana, aşka, umuda küstüm. Yaşama adadığım mumu bu gün söndürdüm. Kokunu kovaladım pencerelerden. Yağmur yıkadı dünyamı. Hikayeci, yeni bir masala başladı. Kelimelerini zemheri soğuklara adadı. Kış masalı okundu kara bulutların yüzlerinde. Ölüme söylenen tüm şarkılar eşlik etti sokaklardaki taşlara. Ortalıkta benim sessizliğim kol gezerken, taşların sesleri tüm gecede yankılandı. Kulaklarımı kapattım ellerimle, sesler gittikçe işledi içime. Kaçmak istedim, yolları taradım. Çıkmaz olmuş hepsi, karanlık dehlizler sağlı sollu. Küskünlüğüme bir de korkuyu ekledim. Uzadıkça uzadı keder.

Korktum. Senden, aşktan,umuttan korktum. Satır aralarına sakladım ya seni bunca zaman, bu gece hepsini yollara döktüm. Hem de bir başıma. Korkularımı da bıraktım kaldırım kenarlarına, arkamdan kovaladılar. Yine kaçtım, yaz yağmurlarının amazonu değildim artık. Savaşamadım. Kış masalının kahramanı oldum, süklüm püklüm çöktüm bir satırın bittiği köşeye, ağladım. Kendi yağmurlarımı yağdırdım kışın ortasında. Acıttılar, canım yandıkça daha da bastılar yaralarıma. Bağladılar yüreğimi dar ağacına. Sevdam ölüme yaklaştıkça, ben de hiçliğe yüz tuttum.

Kaçtım. Senden, aşktan, umuttan kaçtım. Hayat dediğin oyunda son perdeyi araladım ve son bir nutuk attım herşeye. Dedim ki;
“ Öfkeliyim sana, içime giren bu sızıya düşmanım. Davetsizce geldiğin için sana hırslıyım. Umursamazlık oyununda beni karşına koyduğun için kaçıyorum senden. Sana söylüyorum, sözlerin yetmediği bir andayım. Gülüşüne, şarkılarına dalmıyorum artık. Gözlerimi kapıyorum, yüzün geliyor ama rengi başka artık. Maviyi siyaha çaldırdığın bu geceyi lanetliyorum. “

Dedim ve bitti. Kapadım perdeyi. Taşların sesleri kocaman bir uğultu oldu birden. Tekrar beynimde oradan oraya çarpmaya başladı kelimeler. Masala bir de taş seslerini ekledi hikayeci. Yanıma koydu onları. Ben kaçtım yine. Hikayeci anlatmamıştı daha ama kaçmakla bitirecektim bu masalı, adım gibi biliyordum. Sonu var mıydı?

Koptum. Senden, aşktan ve umuttan koptum. İçimde eksilenlerin ne olduğunu bilmeden, kendimi bıraktım gecenin koynuna. Söndürdüğüm mumu aldım elime. Yağmurda yanmazdı zaten biliyorum. Gökyüzüyle birlikte yüreğimde ağladı, geceye karışırken. Aktım, bilmediğim bir nehir gibi, bilmediğim bir dağın eteğinden. Aktım, aktım, aktım. Senden, aşktan, umuttan aktım. Hesapsızlığımla, kış masalına daldım.

Mavisihir

AŞK/ÖLÜM

Bölük pörçük
Bedenim burada
Ruhum fizanda
Aşk ölüm gibi
Nefes alırken gitmek
Ölürken sevmek
Boşluklar karanlık
Havada kokusunu yayan
Ayrılık


Ölüm
Benim değil
Senin
Başucuna yazılan
Sadece ismin
Ne tam
Ne yarım
Hiçlik yakıştı diyeceğim
Varlığına neden bulamadığım için


Mavisihir