Senden ayrılıp eve doğru yol aldığımda, kendime bir söz verdim. O gün bu gündür, ağlamıyorum vedalarda. Her son, yeni bir başlangıcının doğumuna hazırlık; biliyorum. İçimde ölenlere birer bir mum yakıyorum pencere önünde. Olur da, karanlıkta yolunu kaybedersen sana son bir iyiliğim olsun diyorum. Öylesine bir dilek işte. Ne seni, ne de anılarını özlüyorum. Yanlış anlama sakın dediklerimi, asla geri gelmeni istemiyorum. Dedim ya; senden sonra vedalarda hiç ağlamıyorum ben, aksine doğacak olanları bekliyorum heyecanla. Sıcak yüreğimin pencerelerini, kış soğuğuna aralıyorum biraz. İçimin yangınından küçücük bir damla düşüyor sokağa ve geceye.
Ağlamayacağıma söz verdiğim kimdi? İnsan kendini unutur ya bazen, öyle bir anda çakılı kalıyor gözlerim. Kurumuş göz pınarlarım şikayet ediyorlar seni bana. En son damlalarını da sen almışsın, öyle diyorlar. Bilmiyorlar benim verdiğim sözü, sır gibi saklıyorum bunu. Ne kadar zarf varsa masa üstünde, sana yazılan mektupları doldurup içine mühürlüyorum. Verilen sözler de, sana yazılan satırlarla gömülüyor hiçliklerin mezarlarına. Her satırla biraz daha silikleştiğimi saklıyorum belki de kendimden. İnsan en zor kendinden gizlenir ya, ben de bunda ustalaşmaya çalışıyorum. Geleceği üzerime giysi yapıp,ait olmadığım bir evde yaşamaya çalışıyorum. Ait olmadığım bir yüreğe konuşlanmaya çalışıyorum. Davetsiz gidiyorum, heryere. Şehri değil, seni kendimden bıktırmaya çalışıyorum aslında. Yeni bir oyun perdeliyorum sahnemde. Son rol ben, son sahne sen. Ama, söz verdim ben. Ağlamıyorum…
Hiçlik mi üzerime çöreklenen bu his, yoksa yeni bir rüyaya mı daldı gözlerim? Kurudu gözlerim, sana daha önce de söylemiştim. Göz pınarlarım, benim yüzümden sana sitemkar. Bir gün söylerim belki onlara gerçeği. “Ben kuruttum sizi, ben söz verdim ağlamayacağıma diyebilirim” belki. Seni kurtarırım bu sitemlerden. Aklarım vefasızlığını. Aklarken bile, sözlerime dolduracağım kırgınlıklarımı. Değdikleri her yerde, iz bıraksınlar diye. Aslında, sen sitemlere gönüllü olmalısın. Gözyaşlarıma veda ettiğim gün, senin yüzün silindi benim gözlerimden. Suç da sensin,suçlu da. Verilen ve tutulmayan sözlerin diyetlerini de sen ödeyeceksin.
Yalan söylemeyi de hiç beceremem bilirsin. Yeniden yakalandım işte. Öfkemi, hırslarımı, aşkımı sıkıştırmaya çalışıyorum satılarla. Ruhum boranlara karıştı, huzurum ise leyleğin gagasında. Bir bebekle gelecek dünyaya ve benim ruhum ışıklara doyacak. Bir bebek, neye, kime, ne zamana işaret? Hangi rüyanın parçası? Kimden kime hatıra? Hangi yola açılıyor bu kapı?
Yürüyorum, denizin yosun aromalı kokusunu çekiyorum içime. İzmir’in denizi kız kokar derler bilirsin. Yedi tepeli şehri ikiye ayıran boğaza misafir olan kız kulesine seslenir ege. “ Sen hapsediyorsun güzelliği, ben ise kokusunu gökyüzüne salıp dağlara kadar anlatıyorum güzellikleri.” Huzuruma doğru gidiyorum, bir leyleğin gagasında doğacağı anı uçarak beklediğini biliyorum. Doğruydu aslında. Vedalar hep yeni doğumlara açar kapıları. Yeni gelir hayatlara, yeni renkler, yeni tatlar, yeni kokular, yeni isimler, yeni gözler… Yeni olmak, heyecan verir hayata. Zaman bile yenilenir. Eskinin dumanı tüterken hatıra bacasından, yeniyi alırız ellerimize. Yeni şaheserler yapılır masalarda, kalemler yeni aşkları yazar, yeni manzaraları resmeder gözler. İşler herşeyi yerli yerine. Yürür ve bir taraftan da yaşar gideriz. Gün gelir bu yeni de eskiyene kadar.
Ağlamamaya söz verdim dedim ya sana, anladın mı şimdi nedenini ?
Kim bilir, sen de denersin belki. Belki de, benden önce silmişsindir gözyaşlarını. Acemiliğime bakıyorum şimdi; hayatım son bulsa da, aynı kalacak bu eller. Acemi ve ürkek, bir gün korkmadan kalemi alıp elime, durmadan yazmak istiyorum. O gün verdiğim sözden döner, ağlarım bakarsın…
Mavisihir
Hürriyet
27 Şubat 2010 Cumartesi
AĞLAMAYACAĞIMA SÖZ VERDİM...
Gönderen mavisihir zaman: 08:52
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
İnsan ne kadar ağlamamaya yemin etsede ve her ne kadar o göz pınarlarına dur desede düşüyor serkeş gözyaşları...
Yorum Gönder