BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

1 Mart 2010 Pazartesi

ARINMA/MA/K




Arınmak, yeni bir sabaha uyanmak hepimizin istediği. Günahların yakamızı bırakmadığı, şu gelip gelici serseri hayatın silsilesinden kurtulmak. Bazen bir ney dinletisinde, bazen de dalgaların şahsına münhasır denilebilecek dinginliğinde. Denizi insan gibi düşünüp, kendimize bile anlatmadığımız sırlarımızı paylaşmadık mı hepimiz? Derdimize yanıp, ağlamadık mı? Uzaklara, çok uzaklara kaçıp gitmek istemedik mi? Hiç hatırlanmamak ya da hiç unutulmamayı hayal etmedik mi? Nefretlerimizi ya gömdük kara toprağa, ya da gökyüzüne saldık uçurtma kuyruklarında çocukluğumuzun en deli hatıralarıyla. Böyle büyüdük ve büyüttük içimizdeki benleri ve bizleri.

Bir varoluş savaşının ortasına atılıverdik farklı zamanlarda, farklı şehirlerde. Farklı milletlerdendik bazen, bazen de farklı dinlerden. Olsun…İnsandık, kılıflarımız etten ve kemiktendi hepimizin. Gözlerimizle gördüklerimizi ellerimizle tutmak istedik, sevmek istedik ve sevilmek de. Olanlarla olmayanların peşinden savrulduk durduk. Ardımızda kalanları izlemeyi bırakamadığımız için, önümüzdekileri görmedik, göremedik. Pişmanlıklar geldi an oldu, bazen de terkettik hayatı. Çekildik kendi dünyamıza.

Gidenlerimize geri gel dercesine göz yaşı döktük. Toprakla bütündük, gökyüzüne sevdalandık ve uçmaya kalktık. Denize vurulduk, yüzdük. Boğulduk, denize de düşman olduk. Sevdiklerimizi aldı elimizden dağlar. Kurşunlandık, ölümü seyrettik. Teğet geçen yaşam hiç olurken gözlerimizde, hala kendimize yanar olduk. Ah hayat! Ah İnsan! Ah beni deliye çeviren sevgili! Neden gittin benden, bizden? Sorduk, durmadan aradık. Her taşı kaldırdığımızda bulduğumuz yine kendimizdi aslında. Suçlayacak bir şeyler arıyorduk. Günahların bırakmayışı da bizdendi. Biz onları bırakamıyorduk. Baktık, baktık, gördüğümüz yüz bizim olduğu kadar yabancıydı da. Biliyorduk…

Alay ediyorduk hayatla bazen, aslında hayat dediğimizin kendimiz olduğunu bilerek. Bildiklerimizin yanına bilmediklerimizi, öğrenmekten kaçtıklarımızı ve korkularımızı da alarak heybelerimizi doldurduk. Düştük yollara. Taşlara çarptık, vurduk, bazen de oyunlar oynadık. Yalanlar söyledik, bazen de dokuzuncu köyün kapısından döndük, yeniden kovulacağımızı sanarak. Yine, yeniden başladık yürümeye. Başa döndüğümüzü sandık, ya da gerçekten hep yolun başındaydık da gördüklerimiz düştü.

Bir sabah uyandık, ter içinde avuçlarımız. Daha önce içlerine sıkıştırdığımız kelimeler o kadar ıslanmış olmalı ki, geriye kalan sadece birkaç küçük mürekkep lekesiydi avuçlarımızda. Devrik cümlelerin devrik kahramanları olarak kalacaktık sayfalarda. Her birimizin yanına birer ağaç dikip bağladılar bedenlerimizi. İzledik, kabullendik. Kader dedik adına. Kazalarımıza isyan etmekten vazgeçtik. Buna da kader dedik. Hayat hep kader miydi?

Bize düşen? Aslında bize düşen de olmadı kendimizden başka. Tuttuğumuz eller boştu, bizler gibi. Haydi, en başından başlayalım. Hep yaptığımız gibi…

Arınmak, yeni bir sabaha uyanmak hepimizin istediği. Günahların yakamızı bırakmadığı, şu gelip gelici serseri hayatın silsilesinden kurtulmak. Bazen bir ney dinletisinde, bazen de dalgaların şahsına münhasır denilebilecek dinginliğinde…

Mavisihir

1 yorum:

tufan dedi ki...

Evet,yeni bir sabaha uyanmak,içimizde binbir umutla yeniden yola koyulmak zamanı.

Her şeyi kadere yüklemeden,kendi yolumuzu kendimiz çizerek.

Bunca yara bereye rağmen hala atan yüreğimize inanarak,evet her sabah yeni bir umut.

Teşekkür ediyorum,sayfama bıraktığınız sözleriniz çok hoştu.

Saygılar sevgiler.