Hayat keskin çizgilerle çevrelenmiş zigzaglardan oluşmuş. Bir gün gülerken, ardından gelen göz yaşını kucaklıyoruz. Duygulanımdaki çizgiler de hayatın birer küçük kopyası gibi yüzümüzde beliriyor. Bir köşede çalan pikaptan çıkan ses, bizi alıp gezdiriyor hayat ülkesinde. Çoşkun dalgaları kucaklıyoruz an gelip, bazen de sokaklarda akan sellerde kayboluyoruz. Bize kucak açanlara doğru koşuyoruz. Can, canan, ana, baba, evlat… Canımızın içine işleyen pek çok şeyi de beraberimizde sürüklüyoruz. Bazen de yapayalnız, kara toprakla buluşuyoruz. Sessiz bir bekleyiş var orada, biliyoruz. Avuntularla kendini dinliyor ruhumuz, bir taraftan da bedeller ve ödüllerle tanışıyoruz. Kokulan ölümün, güzelline hayran oluyoruz.
Elbiselerimizin iç yüzüne bakıyorum, yüreğimiz gibi zigzaglarla tutuyor birbirini. Dünya üzerindeki herşey ne kadar da birbirine benziyor diye iç geçiriyorum.” Tek bir elden çıkan sanat eseri belli ki” diyorum. Zigzaglarını seviyorum ben bu dünyanın. Her günü farklı yaşamayı seviyorum. İçimde kopan fırtınları da seviyorum aslında. Yaşadığımı anlamam için işaretler beliriyor böyle olunca. Karışıyorum ben bu hayatın içine, aslında sen de beni takip ediyorsun. Sen de benimle birlikte karışıyor, bazen yok oluyor ve bazen de göndere çıkıyorsun. Beni de görün, beni de anlayın diye haykırıyoruz hep bir ağızdan. Zigzagların en keskin uçlarında duruyoruz, oralardan bakıyoruz birbirimize.
Bir noktada buluşamayışımızın nedeni budur belki diye düşünüyorum. Farklı yönlere bakıyoruz ya, birbirimize yaklaşmaya çalıştıkça çizgiler aramızı açıyor ya.
Şimdi de müzik dinliyorum, dilini bilmediğim bir şarkı söylüyor bana birileri. Unutuyorum tüm bildiklerimi, bulutların ortasına atıyorum bu zigzaglı kadını. Herşeyden kurtuluyorum bir an için, gözlerimi kapatıyorum. Uçsuz bucaksız gökyüzünün yumuşak sesini duyuyorum. Tanımıyorum ben bu şarkıları biliyor musunuz? Dinledikçe merak ediyorum. Buluttan buluta geziyorum, ardıma baktığımda zigzaglar görüyorum yine. Anlıyorum ki; gökyüzünde de alışık olduğum yaşam var aslında ama trafiği tersten akıyor. “Onun için, biz yeryüzünde sesini duyamıyoruz bulutların” diyorum. Nereden geliyor bu ses derken, gözlerimi kapıyorum yeniden. Yanıbaşımda beliriyor gökyüzünün efendisi. Onu hayranlıkla izliyorum.
Gökyüzünden hatırladığım son şey, onun yüzü oluyor. Belki bir gün, ruhum dinlenir ve anlatır size gerisini de. Zigzaglarla işlenmiş hayatın zigzaglı kadınıyım ben. Ellerimle çizdiğim, gözlerimle gördüğüm, yüreğimle boyadığım, ruhumla doyduğum ve doyurduğum herşey için…Can, canan ve melekler için…
Mavisihir
1 yorum:
İnsan satırlarda gezinirken yaşarya bazen okuduklarını,işte öyle bir duyguya kapıldım,neden bilmiyorum ama her satırı hayal ederek okumak bambaşka bir duygu.
Çok güzeldi,hayatın zigzaglarını sizin pencerenizden izlemek,teşekkürler.
Saygılar sevgiler.
Yorum Gönder