BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

23 Temmuz 2009 Perşembe

AR DAMARINI BÜYÜK MİZANA KOYDULAR...





Çıkar dünyası bu dünya, alacak verecek hesaplarının içinde yoğrulup kalmışız aslında. Gelip geçici hevesler ve gıpta ettiğimiz sahtelikler. Yalandan sevmelerle kandırdığımız yürekler, ihanet ettiğimiz aşk, erkek ve kadın fark etmeden, kendimizi sattığımız pazarlar. Hayatın standı kurulmuş sokaklarda ve her yaştan insanlar satılmakta, yalan etiketlerle. Kimin fiyatı kimden yukarıda olacak? Kim daha çok rant sağlayacak? Kim kimi kazıklayacak? Kim kimi aldatacak? Kim kimin arkadaşına sarkacak? Bitmez ki bu rezalet örnekleri. Bir de karşına geçer bu tipler, yalan bir utanç ve ar damarı takınarak alınlarının ortasına insanım diye geçinirler . Ne demek geçer içimden bilir misiniz? Yuh be! Senin adamlığına…



Amiyane kelimeleri sarf etmeyi pek sevmem aslında ama, zaman zaman sadece bu dilden konuşmak gerekiyor hayat sahnesinde. Bazı oyunların sadece sokakta oynanabildiğini öğrendik hepimiz. Benim kadar, sizler de bilirsiniz reel ve sanal dünyayı. Sanaldan reele geçen insanlar vardır, reelden de sanala tabi ki. Güvenmek ister insan, dost bilmek, arkadaş edinmek belki de hayata yoldaş. Şans der geçeriz bazen, şanssızlığımıza ama. Aslında dostlar, ben bu işlerde iyi şans da görmedim ya bu güne kadar, neyse. Bir elin parmağını geçmez iyi olanların sayısı. Gelelim meselenin özüne, indikçe inelim derine ki; herkese ibret olsun. Kulaklara küpe olsun.



Şehirlerin birinde bir kız yaşarmış, güzelmiş ( güzelin şansı olmaz tabi). Yüzü gülmemiş bir türlü bu kızın. Şansızlıklar bir türlü yakasını bırakmamış. Bir gün bir derde düşmüş, o dertten önce de adam kılıklı biri çıkmış karşısına. Neyse…Derde düşünce, üzülmüş ağlamış tabi. Hepimiz başımıza bir şey geldiğinde üzülmez miyiz? Bizim kız da öyle işte. Bu adam kılıklı adam da, kızın elini tutmuş ama yalandan. Bizim saf kız nerden bilsin, oyunların içinde olduğunu. Derken, zaman ilerlemiş. Kız alışmış bu adama, bu arada derdini de aşmaya başlamış. Her şey güzel giderken, yalanları öğrenmiş kız. Başından beri şüphelenmiş aslında ama, inanmak istemiş bu adama biraz da. Çok üzülmüş öğrendiğinde, can dostu dayanamamış kızın üzülmesine. Dertlerin içinde buluvermiş kendisini. Bu adam kılıklı adamı, insan yerine koyup konuşmuş onunla. Can dostunun derdini anlatmış.” Üzme onu” demiş adama. “Tamam” demiş adam. Sadece sözde kalmış bu tamamlar. Gel zaman git zaman, her şey zorlaşmış. Sorunlar içinden çıkılmaz hal almış. Kız düşünmüş taşınmış, her şeyi kesip atmaya karar vermiş.



Tek zaafı sevgiymiş, merhametmiş bu kızın. Belki de açlık duyduğu şeylerdi bunlar, kim bilir? Defalarca kopup kopup tekrar bağlamaya çalışmışlar. Olmamış, gün gelmiş hepten kopmuş kız artık. Kendine yeni bir yol çizmiş, yeni bir dünya. Can dostu yanındaymış kızın. Sel gider, kum kalır bilirsiniz dostlar. Bu da, ona benziyor işte. Geride kalan, insan oluşuna saygıdır aslında ama, onu da taze bitirdiler. Kız neler gördü sonrasında, nelere şahit oldu bilemezsiniz. Uğruna şiirler yazıldı zamanında, gözyaşları döküldü ama sahte. Sonra bir gün gelindi, can dostuna musallat olundu.



İnanın, bu gibi olayları yaşadıkça ve şahit oldukça insanın aşka ve sevgiye inancı kalmıyor insanın. Hayatın bu kadar kıymetli olduğunu bile bile, birilerinin kalbini kapanmaz yaralarla bırakmanın özrü olamaz bence. Yitip gitmeler, ayrılıklar, kayıplar hep yaşanıyor. Hayatın bize getirdikleri olduğu kadar götürdükleri de var. Saygıyı yitirmeden, edep içinde yaşamak çok zor olmasa gerek aslında. Her şeyin hatırını ve kıymetini bilmek gerek. Ar damarı, bu kavramı öğrenmek ve öğretmek gerek. Ne yaşanırsa yaşansın, edep içinde yaşanması gerek. Kaybedince hırçınlaşıp başkalarının onuruna, iffetine, yüreğine saldırmamak gerek. Bencil olmadan hayatı sorgulamak ve adil olmak gerek. Yalanı dilinden, gözünden, yüreğinden uzak tutmalı insan olan. Gece yatarken, vicdanına koymalı elini. Bu gün doğru olarak ne yaptım, yanlış olan neredeydi? Sormalı, kendini sorgulamalı insan. Yüreğine bıçak saplamamalı birilerinin. Yaşanmışların anısını temiz tutmalı. İyi günle hatırlanacaksa, gülerek anılacaksa onurlu olmalı. Yoksa…



İlk başta da dediğim gibi, rant kavgası her yerde. İş yerinde, sokakta, pazarda, evde, bakkalda, hatta sevdalarda ve sevdalılarda. Bilinmez yolların yolcusuyuz arkadaş. Varacağın son durak toprak, sonra da büyük makam. Büyük mizana koyulacak her şey. Yalanlar dolanacak ayaklarına, dilin doğruları söyleyecek. O gün hesap soracak senden her şey. Hakkını isteyecek. Ne cevap vereceksin? Korkmaz mısın o zaman? Hangi yalanın arkasına saklanırsın o gün geldiğinde? Hangi dağa çıkar da kurtulursun haklıdan? Hangi silahla korkutursun masumu? Avcılık yapmaya mecalin kalır mı sanırsın? Sen ne benden saklanabilirsin o zaman, ne de mizandan. Dilerim ki, o günden önce korkmayı öğrenirsin ademoğlu…




Mavisihir

0 yorum: