BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS

Hürriyet

27 Haziran 2009 Cumartesi

KÖR KARANLIK




Bir gecenin kör karanlığında yitirdim seni, bu sokakta. Sonrasında gelen her günün gecesinde, sokağın her taşını seni bulmak için dolaştım, ezberledim. Yitip gittiğimizi bile bile, içim acıyarak ve bir yandan da aslında seni acıtarak yaptım bunu. Olan her şeye öfke vardı içimde. Bazen çığlık atarak, önüme çıkan taşa, ağaca, kuşa seni benden alanın o olduğunu sanarak kızıyordum. Kim bilebilirdi, benim yitirmenin acısını yüreğime azık yaptığımı? Senin sevdan yerine geride bıraktığın koca boşlukları doldurmaya çalıştığımı kim görebilirdi? Her yeri kaplayan yüksek duvarların olduğunu bilirdim elbet. Seni saklayan duvarı aradığımı, sen bil istedim ama nafile… Sesim sana hiç ulaşmadı.



Bu her şeyin hem başı, hem de sonuydu. Senin hem gelişin, hem de gidişindi o gün. Senden öncesi ve sonrası vardı hayatta. İnsanın kaybetmeye dayanamayacağı tek varlığın umudu olduğunu, nasıl öğrendiğimi sorma. Acılar içinde kıvranarak, ay tutulmasında gelgitler yaşayarak, gündüz güneşimi kaybederek ve en kötüsü senin gidişinin arkasındaki kör karanlığa, mahkum olarak. Bu mahkumiyetin hem başı, hem de sonuydu o gün. Ben sonunu göremesem de, seni arayacağıma emin olmanın verdiği bir güç vardı içimde. Bir gün gelecekti, bu kör karanlığa güneşin doğduğu an.




Umudunu yitiren bir insanın, geride kalan hatırlarla kendini beslediğini ve tutunduğunu öğreniyordum senin gidişinden sonra. Hayata dair söyleyeceklerim asla bitmeyecekti. Sana dair anlatacağım gece masalları gibi, ilgiyle dinleyecekti belki kaldırım taşları. Seni ararken, sokaklarda onlarla dost olacağımı bilmeden, hunharca harcadığım adımlarımı , artık daha dikkatli atıyordum. Senden düşen bir anıyı ezmemek için ve senin taşların üzerine düşen gölgeni, hatta çiçek kokusunu andıran kokunu bile taşıyan kaldırım taşlarını görmeden geçmemek için…



Ne çok nedenim vardı seni aramak için ve sana dair anılarımı haykırmak için. “Umudum kayboldu, gören var mı?” Kör karanlıklara bıraktı yerini ve gitti. Kırdım onu biliyorum, bana ceza veriyor aklınca. Bilmiyor ki; ben çoktan pişmanlık duvarının önünde, tek ayak üzerinde beklemekteyim onu gündüzleri. Geceleri de kaldırım taşlarına sorarak aramaktayım izlerini. Kayboluşlar yaşamaktayım, sahte gözlerde onu aramaktayım, yalancı şarkılar dinlemekteyim. “ Bir duysan da sesimi, koşup geliversen bana umudum…” Yeniden şenlense bu yürek, yeniden sevmelere doysa, yeniden gülse gözlerim. “ Bir duysan da gelsen, keşke…”


Böyle seslendi sevgiliye, umuda, hayata ve gecenin kör karanlığına…


Mavisihir

0 yorum: